Blogsitemize hoş geldiniz!

Blogsitemize hoş geldiniz. Bu blogsitede resimlerimizi ve yazılarımızı dostlarımızla paylaşmak istiyoruz. İlkin sayfalar bölümünden resim ya da öykü bölümü seçilmelidir. Ya da etiketler bölümünde istenen başlık seçilebilir. Resimler üzerinde bir kere sol tıklayarak resimler büyültülebilir.

ÖYKÜLER





ZARARLI ÇOCUK OYUNLARI
İnternette çok çeşitli çocuk oyunları var. Bazıları, çocukların yeteneklerini geliştiren, iyi alışkanlıklar telkin eden faydalı oyunlar. Bazıları da eğitici yanı hiç düşünülmemiş, ticari kaygılarla hazırlanmış, çocuklara zararlı alışkanlıklar telkin edebilecek türden oyunlar. Bunlardan biri olan “araba yarışı” oyunuyla başımız dertte. Daha doğrusu torunum zararlı etkilerinin olabileceğini hiç düşünmeden bu oyunu severek oynuyor.

Oysa ben torunumun da, diğer çocukların da bu oyunu oynamalarını doğru bulmuyorum. Neden mi?
...

Ödeşme
Ödeşme öyküsü
 ANADOLU HALK BİLİM KÜLTÜR  AKADEMİSİ TARAFINDAN
2017 YILI HAZİRAN AYINDA ;
BİN ÇİÇEKLİ BAHÇE  YAŞAR KEMAL ANISINA  YAPILAN YARIŞMADA  ÖYKÜ DALINDA  ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ ALMIŞTIR.
...
ÖDEŞME
Bizim köy bir yörük köyüydü. Kışın sahilde yazın yaylada yaşardık. O sene ilkbaharda Akdağ dediğimiz yaylaya çıktığımızda görünen yerlerin çoğu karlarla örtülüydü. İncelen kar örtülerinden ilkin kardelenler başlarını çıkarıp çiçeklerini açtı. Canlılara cansızlara ‘Günaydın!’ dediler. Karların eridiği yerlerden otlar, zambak çeşitleri, şalba çeşitleri sütleğenler, boy gösterdiler. Kardelenleri kıskanan zambaklar, menekşeler sarı, mor, kızıl, beyaz çiçekler açtılar.
https://alivarolresimgalerisi.blogspot.com.tr/2017/07/odesme.html
...
Susuz Çeşme

https://ahmetler-koyu.blogspot.com.tr/search/label/%C3%87%C4%B1rlav%C4%B1k%20%C3%87e%C5%9Fmesi

2016 yılı Haziran ayı sonları. Yaylada komşular arasında su anlaşmazlığı olmuş. Keşif çıktı. Biz de gittik. Çırlavık’taki obalardan yukarıdaki Gökyalçı denilen yerdeki su kaynakları bakıldı. İnsanlarımız Gökyalçı’nın aşağısındaki yamaçta kümeler oluşturup konuştular. Yaylanın temiz havasını soludular, Çırlavık’ın çelik gibi soğuk suyunu içtiler; canlarına can katıldı. 
Yamacın ortasında sağ kıyıda kayalara yakın yerde susuz bir çeşme var. Önünde de çakıllarla dolmuş beton bir tekne. Kimimiz bu çeşme ile tekneyi gördü, kimimiz farkına bile varmadı. Ben çeşme ile beton tekneyi görünce hüzünlendim. Çocukluk anılarım canlandı. Canlanıp gözlerimin önüne geldi.
Çünkü bu çeşmenin beton teknesini ben yapmıştım.
O zaman Gökyalçı’daki su kaynakları toplanmış, bir arkla bu çeşmenin olduğu yere kadar getirilmişti. 

......
KURTLU ELMA İSTERİM
Bu gün (23.01.2017) televizyonda Prof. Dr. Canan Karatay’ı izledim. Canan Hoca tutturmuş, “Kurtlu elma yiyin!” diyor. Aman Hocam, bizim insanlarımız o kadar şaşkın mı ki, kurtlu elma yesin(?) Fenni gübresi, böcek ilacı fazlasıyla verilmiş, gösterişli elmalar varken kurtlu elma yemek de neyin nesi?Ama bazı şaşkın(!) insanlarımız ilaç kalıntısı olmazmış, organik ürün diye kurtlu elmaları tercih ederlermiş. Aynı şaşkınlıktan bende de var galiba. Bir süre önce torunumla aramızda geçen bir olayı anlatıp bir öykü yazmıştım. Canan Hocamızı izleyince “Tam sırasıdır, taşı gediğine koyalım” deyip bu öykümü sizlerle paylaşmak istedim.
Kurt nedir? Kurtla kuzu masalını duymuşsunuzdur. Bir de kurtlu elma var. Kurtlu elmayı sever misiniz? Deniz önceden hiç sevmezdi. Geçenlerde bir olay oldu. Bu olaydan sonra Deniz, “Dede ben de kurtlu elma isterim!” dedi. Kurtlu elmayı sevmeye başladı. Nasıl mı oldu? Anlatalım:
Deniz dedesinin yanındaydı. Oturma odasında televizyon izlemeye başladılar. Dede sehpadaki gazeteyi alıp ilk sayfasına şöyle bir baktı. Deniz sordu:
“Dede ne yazıyor gazetede?”
 “Yurt dışına satılan yeşil biberlerde ilaç kalıntısı bulunmuş. Biberler geri gelmiş.”
“İlaç kalıntısı ne demek?”
Sebzelere, meyvelere hastalık gelmesin diye ilaç atarlar. Çiftçi tam bilgili değilse, zamansız, ölçüsüz, yanlış ilaç atarsa toplanan sebze meyvelerde ilaç kalıntısı kalır.”
“İlaç kalıntılı sebze meyveyi yersek ne olur?”
“Bizi hasta eder. Faydadan fazla zararı olur.”
Televizyon izlerken, konuşurken yesinler diye babaanne bir tabakta elma, portakal ve bıçaklar getirdi. Bir sehpa üzerine koydu.
“Elmalarda ilaç kalıntısı olabilir. Ben bol su ile iyice yıkadım ama siz gene de soyun.”
 Dede üzerinde delikler olan bir elma aldı, kabuğunu soymadan yemeye başladı. Deniz ise kabuğunda delik olmayan bir elma aldı, soymaya başladı. Dedesine güldü.
“Dedem delikli elmayı aldı, hah hah hay! Dede o delikleri ne delmiş acaba?”
“Kurtlar delmiş.”
“Yani senin elindeki elmanın içinde kurtçuklar mı var?”
“Evet!”
“Sen şimdi kurtlu elma mı yiyorsun?”
“Evet, ne var bunda?”
Deniz dedesine bakıp yüzünü buruşturdu. Burun kıvırdı. Ona acıyan bir tavırla baktı.
“Dede komik oluyorsun yahu! Böyle sağlıklı elmalar varken, delikli, kurtlu elmalar yenir mi?”
Dedesi onu imrendirmek ister gibi başını sallayıp ağzına kabuklu kurtlu elmadan bir ısırık daha aldı.
“Bu kurtlu elmalar hem daha lezzetli, hem kabuğunda daha fazla besin var. Hem de ilaç kalıntısı yok.”
“Dede ilaç kalıntısı olmadığını nereden anladın? Üstünde öyle bir yazı mı var?”
“İlaç kalıntısı olsa bu delikler olmaz. Zehirli ilaç atılan elmaya kurt gelip girmez. Bu kurtlar bu elmada ilaç kalıntısı olmadığının garantisi.”
Deniz elmasını soymuş, dilimleyerek yemeye başlamıştı. Ablası mutfakta babaanneye yardım ediyordu. O sırada televizyonda bir çizgi film vardı. Dedesi onları çağırdı:
“Çocuklar televizyonda güzel bir çizgi film var. Gelin izleyelim!”
Çocuklar filmi ilgiyle izlemeye başladılar. Rastlantıya bakın çizgi film elma kurtlarının yaşayışını anlatıyordu. Elmaların içine girip çıkan kurtçuklar konuşuyorlardı.
“Biz şanslı kurtçuklarız. Bizim bahçemizin sahibi iyi bir çiftçi. Elma ilaçsız da yetişecekse ilaç atmıyor.”
“Komşu bahçenin sahibi çok ilaç attı anne kelebekler hep öldü. Elmalara yumurta bırakamadı. O bahçede hiç kurtlu elma yok.”
“Kurtlu elma yok ama çok ve zamansız ilaç attığı için ilaç kalıntısı kalıyormuş.”
“Duydum, insanlar o elmaların zehir kalıntısından zarar görmemek için hem elmayı bol suda yıkıyorlar, hem de kabuğunu soyup öyle yiyorlar. Böylece çok besin içeren elma kabuğunu çöpe atıyorlar.”
“Biz şanslıyız. Bizim bahçenin sahibi zehirli ilaç atmadığı için biz yaşıyoruz. Ama bizim içinde olduğumuz bu kurtlu elmaları yiyen insanlar da şanslı. Hem zehir kalıntısının olasılığı bile olmadığı için elmaları rahatça kabuğu ile beraber yiyorlar. Böylece fazla besin alıyorlar. Hem de ilaç kalıntısından zarar görmüyorlar.”
“Ayrıca kurtlu elmalar ötekilerden daha lezzetli, daha tatlı oluyor.”
“Kurtlu elma yiyen insanlar bir taşla üç kuş vurmuş oluyorlar.”
“Daha akıllı, daha bilgili olan insanlar kurtlu elma yemeyi seviyorlar.”
“Ben kurtlu elma yiyen insanları seviyorum. Onlar kurtlu elma yerse, bizim de barış içinde yaşama şansımız artıyor.”
Çocuklar çizgi film izlerken evin dışından bağırıp çağıran bir insan sesi geldi. Pencereyi açıp baktılar. Yolda bir grup insan yürüyüş yapıyordu. Ellerinde yazılı pankartlar vardı. Bir yandan da hep bir ağızdan bağırıyorlardı. Pankartlardaki yazıları okudular:
“Kurtlu elmalarımızı geri isteriz!”
“Tarım ürünlerine kontrolsüz ilaç atımına paydos!”
Yürüyüş grubu sloganlarını söyleyerek geçip gittiler. Bu sloganlardan biri Deniz’in unutamayacağı şekilde hatırında kaldı.
“Kurtlu elmalarımızı geri isteriz!”
Sonra Deniz dedesine baktı. Kurtlu elmayı yiyip bitirmişti. Ortasında çekirdekleri olan az bir kısmı tabağa koymuştu. Onu sapından alıp baktı, inceledi. Çekirdeklerin olduğu yerde küçücük bir kurtçuk gördü. İlkin yüzünü buruşturdu. Tiksintiyle ona baktı. Sonra televizyondaki çizgi filmde gördüğü kurtçukların yerine onu koydu. Kafasında canlandırdı. Dedesinin yediği elmanın içindeki bu kurtçuk televizyona geçip konuştu:
“Çocuklar kurtlu elmalardan tiksinmeyin. Sağlığınızı düşünürseniz kurtlu elma yiyin. Hadi, kurtlu elmayı bir deneyin. Denemesi bedava!”
Deniz’in yüzündeki tiksinme ifadesi gülümsemeye dönüştü.
“Elmanın iyisini kurtlar bizde iyi biliyorlar. Denemesi bedava! Hazır önümde kurtlu elma da varken…”
Tabakta ablasından kalan bir dilim vardı. Baktı çekirdeklerin yanında kurtçuklar vardı. Kurtçuksuz kısmını ayırdı. Kabuğunu soymadı. İkin gene yüzünü buruşturur gibi yaptı. Sonra gülümseyip elma dilimini ağzına attı. Tadına varmak istermiş gibi yavaş yavaş çiğnedi, yuttu. Gülümsüyordu.
“Oh be, bu daha tatlıymış!”
Açık pencereden dışarıda giden yürüyüşçülerin köşeyi dönerken bağırdıklarını gene duydu.
“Eski kurtlu elmalarımızı geri isteriz!”
Dedesi onu yan gözle izliyordu. Tabakta yemek için kurtlu elma aradı, bulamadı. Deniz dedesine döndü:
“Dede, ben de kurtlu elma isterim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder